Bak şimdi… Herkesin bir kaçış noktası vardır ya hani… Kimi kahve içer kafasını toplar, kimi kulaklığı takar dünyadan kopar. Ben mi? Ben Big Bass Bonanza ’ya kaçıyorum kardeşim. Ne var bunda? Balık da tutmuyoruz sonuçta gerçek anlamda, ama vallahi ruhu dinlendiriyor.
Oyun başlı başına bir terapi. Yani düşün, günün stresi, patronun kaprisi, üstüne trafikte kornalar derken insanın canı çıkıyor. Tam o an giriyorsun Slotter ’a, açıyorsun Big Bass Bonanza ’yı, oh mis gibi grafikler, deniz altı efekti, balıkçı dayı seni karşılıyor. Diyorsun ki “Hah, dünya varmış.”
Oyunun başrolünde o balıkçı abi var ya… hani şu şapkasıyla, kamışıyla sessiz sakin duran. Abi resmen bizim içimizden biri. Emekçi, sabırlı ama bir çaktı mı da tam çakıyor. Hele ki o Free Spin yakalanınca var ya, ekran bir anda dolup taşıyor.
Spin spin üstüne spin… Oltaya dizilmiş çil çil balıklar… Hem keyif alıyorsun hem de kazanma umudu diri duruyor. Yok yok, bu Big Bass Bonanza başka bir seviye. Hani bazı oyunlar var, çevir çevir bir şey çıkmaz ya… bunda öyle değil. Tatlı tatlı verir, seni üzmez. Çünkü bilir, seveni çok.
Bir de işin güzelliği şu, cebinde dünya para olmasına gerek yok. Ufaktan başlarsın, baktın gidiyor… devam et. Gitmiyorsa da kafan dağılmış oluyor. Zaten olay tamamen ruhu dinlendirmekte. Kârı da bonus.
Biliyorum şimdi diyeceksin, “Abi hangi siteden oynayayım?” Cevap net: Slotter. Çünkü sistem tıkır tıkır çalışıyor. Ne saçma reklamlar, ne yönlendirmeler, ne de kasma. Giriyorsun, seçiyorsun Big Bass Bonanza’yı ve çat çat oynuyorsun.
Hani vardır ya bazı siteler, tam oyuna ısınırsın bir reklam patlatır, moral bozar. Slotter’da öyle dert yok. Oyun gibi oyun, site gibi site. Yani düşün… Teknolojiye bu kadar uzak olan dayım bile girip oynamaya başladıysa, demek ki olay basitlikte.
Mobilde de efsane gidiyor. İşe giderken, otobüste, çay molasında… Her yerde açıp çevirebilirsin. Hatta geçen gün minibüste “Abi neye gülüyorsun?” dediler. Dedim, “Balıkçı dayı yine Free Spin verdi, ondan.”
Şimdi şöyle bir şey var. Big Bass Bonanza, sadece slot değil. Bu oyun, sabrın, stratejinin ve biraz da şansın birleşimi. O büyük balığı tutmak var ya… İşte o an insana “Tamam” dedirtiyor. Tüm o çabaların karşılığını aldığın o saniye.
Ve evet, bazen gelmiyor, ama bekledikçe daha güzel oluyor. Hani hayat gibi… Ne zaman ne geleceği belli değil ama umut hep var. Bu yüzden seviyorum bu oyunu. Sadece kazandırdığı için değil, oynarken huzur verdiği için.
Böylece oturup kendi kendime düşünmeye başlıyorum… Belki de bu oyunlar sadece eğlencelik değil. Belki de içinde bir anlam var. Sakin kalmayı, sabretmeyi, zamanlamayı öğretiyor. Ve en güzeli… yüzünü güldürüyor.
Son olarak… Şunu söyleyeyim. Hayat dediğin zaten zorlu bir deniz. Bazen fırtına, bazen çarşaf gibi. Ama Big Bass Bonanza o tekne gibi… seni biraz olsun dalgadan çıkarıyor, yüzüne güneş çalıyor. Oltayı attın mı, gerisi umut. Kazanırsın, kaybedersin ama hep mutlusun.
Ve unutma… Her büyük balık, küçük bir sabırla yakalanır.
Şimdi bak... herkes slot oyunu deyince parlayan mücevherler, mitolojik figürler falan bekliyor ya, ben tam…
The Hand of Midas, Şimdi şöyle söyleyeyim... Bazı oyunlar vardır, adını duyduğun an “bu başka”…
Bu oyunun adı bile insanı titretiyor. “Wanted Dead or a Wild”... yeminle film posteri gibi.…
Adı üstünde “Chaos Crew”... yani düpedüz kaos. Ama öyle gürültü, patırtı değil. Organize bir çılgınlık…
Kardeşim şu isme bak: “Book of Dead.” Direkt korku filmi havası. Sanki mezarlıktan kalkıp seni…
Adı bile büyülü: “Mysterious Egypt”. Hani böyle loş ışıklı bir odada, tütsü yanarken, fısıltıyla okunması…